<br>

27 Mayıs 2013 Pazartesi

Istanbul'un Vedasi

Yine klasik bir okul günüymüş gibi başladı her şey, öğle arası arkadaşlarla vedalaşıp tek başıma metroya yürümemle "buraya kadarmış" dedim kendi kendime. Bir yıldır metroya ilk kez tek başıma yürüyordum. Uzun bir süre İstanbul'dan ayrı kalacaktım ve döndüğümde ise bambaşka insanlarla bir sınıfı paylaşacaktım. 

Metrodan inip Yusufpaşa'da geleneksel 28T bekleme dakikalarımı yaşarken o ilginç olay yaşandı. Bir kız koşturarak koluma sarıldı ve beni önümdeki otobüse doğru çekiştirmeye başladı. "Hadi acele et bu otobüse bineceksin sen" dedi. Yetişmem gereken bir uçağım olmasa o şaşkınlıkla ve kızın güzelliğiyle sorgusuz sualsiz gidip binerdim herhalde. 

Kız demişken bu arada hemen kendisini tanıtıyım, kısa, düz, kumral saçları vardı. Etkileyici gözler ve ideal bir boy.

"Hayır ya ben buna binmeyeceğim" diye bir cevap verip sonrasında içimden "HÖNK?!" dediğim bir an yaşadım. Kız tekrarladı "Gel hadi acele et, otobüs gitmeden, buna bineceksin sen." Beklemekte olan otobüsün nereye gittiğine baktım, Taksim'de işim ne lan benim? 28T'ye bineceğim. Erkenden yurda gidip eşyalarımı toparlamam gerekiyor. Zamanım kısıtlı olmasına rağmen kız her "bu otobüse bineceksin" dediğinde  "Acaba binsem mi?" diye düşündüm.

"Ben beşiktaş'a gideceğim, 28T'nin gelmesini bekliyorum" dedim. Kız durdu, az önceki telaşlı hali otobüsün hareket etmesiyle azalmıştı. "O otobüs de gitmiyor mu? Az önce şuradaki teyzeye sormuşsun, o söyledi bana git söyle binsin buna diye" şeklinde bir açıklama getirdi. 172 gündür bindiğim otobüs için bir teyzeye hangisine bineceğim diye sormak mı? Öyle ilginç hobileri olan bir insan değilim. 

"Hayır ben sormadım. Hangi otobüse bineceğimi biliyorum, buradan Beşiktaş'a sadece 28T gider, onu bekliyorum ben." Kız sarılmış olduğu sol kolumu yavaştan bırakmaya başladı. Sanki yanlış bir şey söylemişim gibi hissettim kendimi, bir şekilde muhabbeti uzatmak onu kaybetmemek istedim. "Kim söyledi sana bunu?" diye sordum. İyice batıyordum be, sanki kızı sorgular gibi soru sormak filan :( Kız "Bir dakika" deyip gitti. Benim sağ arka taraflarımda uzaklardaki bir teyzeyle konuştuktan sonra geri geldi, "Pardon ya sen değilmişsin, karıştırmışım.". Ardından özür de diledi, hiç önemli değil dert etme filan dedikten sonra her zaman beklerim de demek istedim ama yemedi. Benim iki adım solumdaki turistle konuşmaya başladı, o taksime gidiyormuş. Kız ona nasıl gideceğini tarif ederken ben de onu izledim. En sonunda turistle konuşmasını bitirdikten sonra yüzünü bana çevirdi, o an göz göze geldik. Anlık heyecanın verdiği refleksle kafamı çevirdim, arkamdan yürüyerek uzaklaşmaya başladılar. Arkamı dönüp bir kez daha ona baktım, o sırada o da döndü. Son kez o kızın gözlerine sahip oldum ve gitti. 

Güzel ve garip bir veda, İstanbul'a yakışır bir düzeyde. 

Evrenle anlaştık, olur da herhangi bir yerde o kızı bir daha görürsem gidip konuşacağım. Hatta otobüs durağındaysa kolundan tutup "Hadi acele et bu otoüse bineceksin" diyeceğim. Yapamam veya yaparım konusunu düşünmeye gerek yok, çekinmiyorum çünkü bir daha karşılaşamayacağımızdan eminim. Şehirdeki 14 milyon insandan biri oldu artık o.




0 yorum:

Yorum Gönder