<br>

3 Haziran 2017 Cumartesi

C

0 yorum
Uzak kaldım biraz buradan. Aslında uzak kaldığım şey burası değil, blogum değil, yazılarım değil. Acılarımdan uzak kaldım. Fazla acıdan dolayı oluşan hissizlik değil bu, daha farklı, güzel bir şey. Mutluyum. Yani mutlu hissediyorum. Ve mutlu ediyorum sanki. Bana dolu dolu bakan bir çift göze sahip oldum. Beni önemseyen bir zihne, benim için atan bir kalbe, bana ulaşmaya çalışan dudaklara, beni sevmek için uzanan ellere sahip oldum. Mutluluk buldu beni, huzuru getirdi beraberinde.

Hüzünden beslendim bugüne kadar hep. Hayatın iğrençliği içimdekileri kağıda kusmama sebep oluyordu. Yazamadım bu sebeple, gelmedi aklıma kelimeler. Gelenler de işe yaramazdı hikayem için. Çünkü her ne tarafa dönersem döneyim sadece "Seni seviyorum" çıkıyordu ellerimden. Zihnimin her köşesine imzasına atmış gibiydi. Artık mutsuz olamazsın diyordu bana. Yalnız kalamazzsın, acı çekemezsin, ağlayamazsın iç dünyanda. Tutsak etti beni kendisine. Haftalardır mutluluğu o kadar aralıksız tattırdı ki ara sıra acı çekmeyi özler oldum.

İçimde tek bir olumsuz duygu kaldı, korku. Süpüremedi onu bir türlü. Çıkarması zor inatçı bir leke. Hatta gün geçtikçe daha da artıyor bu korku. "Ya tekrardan düşersem?". Beni tutan ilk elleri kaybedince çok sert düşmüştüm. Ondan sonra uzatılan tüm elleri ben reddetmiştim. Şimdi tekrardan sarıldım birisine ama ya tekrardan düşersem? Hep taze kalacak bu yaralarla ölür müyüm? Yoksa duygusuz bir yaratık olarak sonsuza dek yaşamaya devam mı ederim?

Size son olarak bir ironiden bahsetmemi ister misiniz? Ona ilk söylediğim sözler "Çok mutsuzum" oldu. Ne selam ne naber ne de klasikleşmiş başka bir ilk söz, çok mutsuzum dedim ilk olarak. Tam bir pes ediş anıydı benim için. Hiç tanımadığım birisine mutsuzluğumu açmıştım. Hiç tanımadığım o insan beni bambaşka birisine dönüştürdü.

Ey sen olmazı olduran kadın, mutsuzu mutlu eden, kalpsizi aşkla dolduran, ruhsuza duygu kazandıran, seni ne kadar sevdiğimi bilesin. Şu an karşımda oturmuş sana bu blogda yazanları okutmadığım, adresini söylemediğim ve senden gizlediğim için kırılıyorsun. Dışarıya yansıtmasan da içten içe sinir olmuş haldesin buna. Seri seri bastığım harfler sonrası "Üüüf tıktıktıktık ne yazıyorsun ya o kadar" diye söyleniyorsun.
Hep orada kal.
Hep burada kal.
Hep kalbimde kal.
Hep hayatımda kal.
Gitme.
Benim ol, benimle kal.